Haber

Abdi İpekçi cinayetinin 45. yıl dönümünde anma töreni düzenlendi

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, katledilmesinin 45’inci yıl dönümünde Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı. İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet, “Bu tür cinayetlerin bitmesi, gerçeklerin ortaya çıkması için yıldönümlerinde konuşmalar yapıyoruz. Çok sayıda cinayet uzun süredir konuşulmuyor. Ama bunların hepsi, tüm bu vahşi cinayetler değil.” hemen arkamızda ama tam önümüzde, devasa bir kitle halinde.” “Bir dağ gibi duruyor” dedi.

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, katledilmesinin 45’inci yıl dönümünde Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı. Anma törenine İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet ve eşi Engin İzet, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, Yönetim Kurulu Üyeleri Pınar Aktaş, Garbis Özatay, Basın Kurulu Başkanı Pınar Türenç, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Özay Şendir, Milliyet gazetesi yazarları. Toplantıya Toplumsal Bellek Platformu adına Atilla Gökçe, Tunca Bengin, Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, TGC üyeleri Okşan Atasoy, Metin Özyıldırım, Namık Koçak, Saime Oğuzhan, Saniye Yurdakul ile çok sayıda gazeteci katıldı. Kabirde okunan duanın ardından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet ve Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Özay Şendir birer konuşma yaptı.

SİBEL GÜNEŞ: GAZETECİ CİNAYETLERİNİN TARİHİ CEZASIZLIK TARİHİDİR

Sibel Güneş şunları söyledi:

“Her yıl dürüst gazeteciliği, gazetecilikte örgütlenmeyi, etik ilkelere uygun gazeteciliği savunan genç meslektaşlarımıza örnek bir basın emekçisi olan Abdi İpekçi’nin mezarı başında bir araya geliyoruz. Abdi İpekçi eski başkan yardımcılarından biriydi. TGC Genel Müdürü ve Milliyet gazetesinin Genel Müdürü, Yayın Yönetmenleri ve Genel Yayın Yönetmenleri arasında yer aldı.1 Şubat 1979’da kara ellerin tetiklediği cinayet, İpekçi’yi ailesinden ve arkadaşlarından ayırdı. Demokrasi açısından kopuş.Yazılarında barışı, basın özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlığını ve bütünlüğünü savundu.Haberciliğin önemini ortaya koyan kanıta dayalı haberciliğe öncülük etti.Halkın hakkını savunan Abdi İpekçi gazeteciliğini özledik. Hiçbir partiye, güç odağına dayanmadan haber alabilmek. Türkiye’nin buna ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de öldürülen 67 gazeteci var. Abdi İpekçi cinayetini kimler ifşa edemedi. Bundan sonraki gazeteci cinayetleri bunları planlayanlar için de bir tehdittir. Bunun bir cezasızlık tarihi olduğunu düşünüyoruz. Tüm bu sorunlar, gazetecilere yönelik tehdit ve saldırıların günümüzde de devam etmesinde önemli rol oynadı. Türkiye’de gazeteciliğe yeni bir soluk getiren ve gazeteciliğin kozmik etik unsurlarla yapılabileceğini gösteren Abdi İpekçi’yi katledilmesinin 45’inci yılında sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. İpekçi’yi hiçbir zaman unutmayacağız. “Kamu yararını esas alan, otoriteye değil vatandaşa karşı sorumlu olan doğru haberciliği savunmaya devam edeceğiz.”

NÜKHET İPEKÇİ İZET: UZUN ZAMANDIR ÇOK CİNAYETLER KONUŞULMADI

Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet şunları söyledi:

“Kahraman katilleri, yiğitleri, gaspçı avcıları, delileri izlemeye devam ediyoruz. Bazen yüzlerini, bazen isimlerini saklıyorlar. Arkadaşları, aileleri, dernekleri, partileri hala onlarla gurur duyuyor. Hep izlemek zorundaydık. Geçmişte, bazı bilgiler dar bir alanda tek başına kalmıştı.Bir dönem İçişleri Bakanı kendi makamının arkasında başka bir gücün kontrol odasını şaşkınlıkla fark etmişti.Bir Başbakan, varlığını düşündüğü gizli bir ödeneği incelememişti. tesadüfen öğrendik ve başa çıkamadık.bölümün bu kısımlarını çok az izleyebildik.görüntü azlığından dolayı devamı kesildi.ne kadar tecrübe kazanmış olsak da,ne kadar benzerliğimiz olsa da Yaşananlar, şu anda sahip olduğumuz bilgiler sadece platonik, resmi olarak yer almadıkları için yüzen bilgiler, yok edilen tutanaklar ve ifadeler, tutsaklar yakalanıp serbest bırakıldı, zaman aşımları, uzun yıllara yayılan ortak durumlarımızın temeli atılamadı. tek bir masaya çıktı ve resmi olarak incelendi. Görünmeyen, hiç gösterilmeyen boyuttan görünen boyuta geçemedik. Bu tür cinayetlerin son bulması, gerçeklerin ortaya çıkması için yıl dönümlerinde konuşmalar yapıyoruz. Çok sayıda cinayetin artık konuşulması sona erdi. Ancak bunların hepsi, tüm bu yağmacı cinayetler, kocaman bir kütle halinde dağ gibi duruyor, sadece arkamızda değil, tam önümüzde. Sanki anma toplantılarını ne kadar süreyle yapmalıyız? Kaç konser dinleyeceğiz? Daha kaç şiire, kaç ödül törenine, kaç röportaja daha ihtiyaç var? Kaç çiçeğe daha ihtiyaç var? Geleceği güvence altına almak için geçmişin resmi kaydını tutmanın somut yollarını nasıl ve ne zaman bulacağız? Belki de yapay dediğimiz, artık insan eliyle yapılan zeka, ortak benzerliklerimizi tarihe aktarma görevinde bize yardımcı olabilir. Bugüne kadar bize ışık tutan değerli gazeteci ve araştırmacıların bu cinayetler hakkında yazdıklarını bir araya toplayabiliriz. Daha sonra tüm bu çabalar geleceğe aktarılacaktır. Vaka kağıtlarından geriye kalanlar bir araya toplanabilir. O zaman belki hayatları insan eliyle alınan bu bireylerin hakları bir ölçüde savunulabilecektir. Bir zamanlar ötesine geçmek mümkün. Umarım ölmeden önce hepimiz adına bir araştırma komitesinin çalışmalara başladığı haberini görürüm. “Milliyet gazetesi aileme ve TGC’ye teşekkür ediyorum.”

ÖZAY ŞENDİR: Sayın ABDİ ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ

“Abdi Bey’in 1948 yılında Galatasaray Lisesi’nde okuduğu yıllarda en büyük dileği 2000’li yılları görmekti. Böyle bir arzusu yoktu ama görseydi acaba acaba mutlu mu olurdu, yoksa daha mı mutsuz olurdu, yoksa daha çok mu mutsuz olurdu?” Abdi İpekçi yaşasaydı farklı bir Türkiye olur muydu? Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Özay Şendir bu sorunun cevabını “Asla cevabını bilemeyeceğiz ama cevabını bildiğimiz şeyler var” dedi.

“Mesela Abdi İpekçi’nin katilinin Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırıldığını hep söylüyoruz. Peki kim kaçırdı? Cevabını hala bilmiyoruz. Tıpkı Uğur Mumcu’nun öldürülmesi emrini kimin verdiğini bilmediğimiz gibi. Yaptığımız ölüm yıldönümlerinde toplanıp saygılarımızı sunmak ama bunun şu ana kadar bir faydası olmadı.İpekçi’nin koltuğuna oturup onu anlamak hem çok onurlu hem de zor bir şey. Zaman zaman yaptıklarını ve eski arşivleri okudum. Mesela 1 Şubat’ta Ankara’dan geldi, gazeteye uğradı ve evine giderken öldürüldü. Peki nereli? O konuşmaları yaparak geldi. Çünkü Türkiye’deki siyasi fay hatlarının yumuşatılması ve bunun askeri darbeye dönüşmemesi gerektiğini düşünüyordu.İpekçi’nin değerini anlamak, Türkiye’deki fay hatlarını görmek ve Türkiye’yi bir arada tutmak için yaptıklarını görmek son derece kıymetli. İpekçim Geçmişte gazeteciliği araştırdığımda hep buna bakarım. Bu ülkenin insan kaynağına çok önem verdi. ‘Keşke bugün yaşasaydı’ diye başlayan slogan benzeri cümleler kurmak mümkün ama başta eğitim olmak üzere yaptığımız her şey, yeni nesillerin sadece sınav yapan çocuklar değil, aynı zamanda sınav yapan çocuklar olmasını sağlamaya yönelik. Eğitim alın, çalışın ve sorgulayın. ayaktayız. Mesleğimizin en kötü nedeni olan iletişim fakültesi mezunu genç arkadaşlarımızın artık gazeteciliği seçmeme nedeninin ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Önümüzdeki ve sonraki yıllarda Milliyet var olduğu sürece birileri buraya yazı işleri müdürü olarak gelip burada bir şeyler söyleyecektir. Tarih neyi değiştirebildiğimizi yargılayacak. Abdi Bey pek çok şeyi değiştirdi. Bu kalabalık bu yüzden burada. Tanrı ruhunu dinlendirsin.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu